Pencereden gelen soğuğu hissetmiyordum. Dışarıda deli bir fırtına vardı ama ben camı açıp, sandalyemi önüne koyup oturdum. Biraz kırmızı şarap fena olmazdı, ama sensiz ağzımın ne tadı ne tuzu vardı. Kalmadı hiçbir şey. Bu şehrin sınırından çıktığın an fark ettim, sen benim sadece sevgilim değildin. Sen benim; en yakın arkadaşım, her Dakika aradığım, msj attığım, nefes aldığım hava, içtiğim su, en sevdiğim yemek gibiydin. Seninle içtiğim nargilenin tadını tophanede bile bulamıyorum. Birde orası için en güzel derler. Yok ben hiç beğenmedim, seninleyken olduğu gibi güzel değil. Biriktirdiğim sipsiler rengarenk duruyor, dokunduğumda gözlerim doluyor ama ağlamıyorum, hemen derin nefes alıyorum, başka bişey düşünüyorum öyle geçiştiriyorum o anı… sana hep derdim; “yine mi aynı yere gidicez “diye. Keşke yanımda olsan da hep aynı yere gitsek razıyım. Söz, hiç şikayet etmicem bu defa. Anladım çünkü sensiz tüm değişikliklerin anlamsızlığını… Az kaldı diyorum sana, çok var diyorsun. Bana da çok varmış gibi geliyor, saniyeler bile geçmiyor ama eninde sonunda bitecek onu biliyorum. Şimdi buz gibi ellerim, asık suratım hala bu sandalyede oturuyorum. –dıt dıt – telefona gelen msjla gözlerim faltaşı gibi açılıyo, hemen alıyorum telefonu elime. Senden gelmiş “ seni seviyorum” diye. O an gülümseme oluyor yüzümde, ve bir sıcaklaşma ellerimde… bende seni seviyorum çok hemde…
az kaldı biraz daha dayan :)
YanıtlaSilyelkovan akrebi kovalasın:)
YanıtlaSil