Kısmen yalnızdım. Kalbim doluydu, aklım fazlasıyla yoğun. Ama ben bir parça yalnızdım işte. O yüzden o büyük okyanusa atlamıştım. Soğuk bedenime bıçak gibi saplanırken ben hala aklımdan atamadığım o kalabalıkla cebelleşiyordum. Gözlerimin önünden geçen kabarcıklar, büyük, dipsiz o okyanusta beni yatıştırıyordu. Ben, ben oluyordum sonunda… uzaklardaydı ruhum, ruh göçünde… kendime yarattığım oyunlar, mutluluk için fazla basitti. Huzursuzdum… oyunu bozdum. Kartları ortaya koydum, ve kendi ruhumu çağırdım bu defa.
Geldi, bedenime yerleşti, aklımı dağıttı. O buz gibi okyanus ısıtıyordu şimdi beni. Ayaklarımdan boşalırcasına akan bir sıcaklık vardı. Adı yoktu onun, cismi yoktu, gözleri vardı, çok güzel gözleri. Ve elleri; büyük, sımsıkı tutan ellerimi… yüzü yoktu sanki, çok güzel gülüşleri vardı. Kalbi atmıyordu ama çok aşık gibiydi. O yanımda değildi ama ruhuma sarılmış gibiydi. Her şey o kadar masalsıydı ki, “bir varmış” denildi ama “bir yokmuş” kelimesi masaldan silinmişti…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder