24 Şubat 2011 Perşembe

-yıldızlar ayaklarımın altında-

bahardı seni sevdiğimde, güneş parlaktı. Yıldızlar sanki ayaklarımın altındaydı. sürekli kulağımda bi fon müziği ve dans ederdim parmak ucumda. Öyle sevdim seni, öyle coşkulu hiç durulmadan, yorulmadan... herşey bir masal gibiydi, hatta bir türk filmi tadında. evet sen o çok seven adam, güçlü, sözünün eri, sımsıkı saran hiç bırakmayan. 'Huzur' ilk kez kelime anlamını tam olarak taşıyordu benim için, o da omzuna başımı koyduğumda, sen derin derin nefes aldığında... ben hiç sevmedim demek ki diyordum her seferinde ve ben hiç sevemem bir daha böyle. aşkın tadı öyle bir şeymiş ki, ne kadar çok aşık olsan da tadı damağında kalıyor, doyulmuyor ve bağımlılık yapıyor. için bir yaz sıcaklığında ama ilkbahar kadar renkli, cıvıl cıvıl... Ne oldu nasıl oldu anlamadan kuşlar susar, çiçekler solar ve yağmur yağar İstanbul'a... Nisan yağmuru değildir bu bariz eylül yağmurları başlar, sarı yaprakların arasından süzülen damlaları cam kenarında tek başına izlersin. derin bir iç çekersin ve arka fonda rana alagöz vardır 'herşey bitmiştir artık' şarkısıyla... Cama vuran yağmurlar, gözden süzülen damlalar artık ayağınızın altından kaymıştır yıldızlar... büyük bir hüsran ve acı olsa da, eğer aşk varsa pişmanlık yoktur lugatta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder