2 Eylül 2010 Perşembe

-camı kıran kimdi-

-bir tıkırtı var!

-ne? ben neden bişey duymuyorum?

-şşşt sessiz ol bak...

ayak sesleri çok sakin ve yumuşak adımlarla duyulur. oda karanlıktı yatmak üzereydik. ayak sesleri bize doğru yaklaşıyodu, etrafa bakınıp sert bi cisim aradım, elime geçirdiğim ilk vazoyla hazırdım kafasını parçalamaya.. sonra bi şapka gördüm, ürkütücüydü. aklımdan geçen tek şey "ölücez, kurtuluş yok ölücez" cümlesiydi. ben odamın kapısının arkasına saklanıp nefes bile almamaya calısıyordum. yavaşca geldi kapıyı duvara doğru itti sonuna kadar... arada kalmıştım sıkıştım ama sesimi çıkarmıyorum.. kapıyı bir adım geçti ve ben düz ilerleyince onun kafasına geçirecektim vazoyu. Tam kendimi hazırlarken, bir hızlı kapıyı kapatıp boğazıma sarıldı... nefes alamıyorum ve bağıramıyorum, hep böyle olur o an sesimin kısılcağı tutar. iyice bastırıyor boğazımı ve yaklaşıyor bana yüzünde takılı olan maskemsi şeye anlam veremiyorum... ölmek üzereyken aklımda bi sürü şey geçiyor, film şeridinden cok yazı şeridiydi geçenler... o sırada odanın camı kırılıyor, o kırılan camla dikkati dağılınca ben kaçmayı başarıyorum koşuyorum ayağım kayıyor, düşmekten okadar korkuyorum ki.. arkada dönüp baktığımda peşimde... kapıya yaklaşıyorum, acmaya calısıyorum acılmıyor bana yaklaştı tam beni yakalarken kapıyı acıyorum ve o kendiliğinden yere yığılıyor... önce rol yapıyor sanıp geri adım atıyorum ama sonra o maskenin altındaki yüzü merak ediyorum. yavaşca ve titreyen ellerimle yaklaşıyorum.. aniden kalkıp yine boğazıma sarılcakmış gibi geliyordu. maskeye dokunmayı basardım ve hafifçe kaldırmaya basladım. hiç ummadığım bir yüzle karşılaşmıştım, şaşkınlığım korkumdan daha fazlaydı...